PARA VE İRADE…
Paranız yoksa bir işi başaramazsınız; iradeniz yoksa o zaman
hiç başaramazsınız, derler… Acaba ne kadar doğrudur, deyip
şöyle bir ölçüp biçip karar versek ne dersiniz?
Türk siyasi tarihinde sosyal değişim dönüşümler hep ordu
gücüyle gerçekleşmiştir. 21. Yüzyıldan geri gidersek tabi ki…
28 Şubat 1997, 12 Eylül 1980, 1972 düzenlemeleri, 1961 falan
falan… Bunlar T.C. Operasyonları… Osmanlıya bakalım; III.Selim(öl.1808)
değişimi dönüşümü Nizamı Cedit adı altında yeni bir ordu kurarak yapmak istedi;
eskiyi kaldıramadığından başarılı olmadı.
Peşi sıra ahfadından II.Mahmut Asakir-i Mansure-i
Muhammmediye’yi kurdu ve sanırım 1926’da Yeniçeri Ordu düzenini kaldırdı ve
kendi örfünce sosyal düzenlemeleri gerçekleştirdi. Kabaca söylersek sarıklar
gitti fes geldi başımıza… Şarkılara şiirlere konu oldu… K.Sunal: “Fes başıma
fes başıma…”
Gelelim Sultan Abdülaziz ve II.Abdülhamit dönemine. Her
ikisinde de katlinde ve hallinde(tahtan indirilmesi) yine aynı usul ordu
kullanılarak gerçekleşti…
-Mirim bu örneklerin “para ve irade” ile bağıntısı ne? Ben
bir ilişki göremedim.
-Evet doğrudur… Bak şöyle…
Mustafa Kemal, bir Osmanlı subayıdır. Kader onun -istikbalde
padişah olacak- veliaht Vahdettin’le
yolunu birleştirir…15.12.1917’de başlayacak olan 3 haftalık bir Almanya
resmi seyahatine beraber giderler…
O tarihte Mustafa Kemal 36 yaş civarındadır. Vahdettin ise
56 yaşındadır; yani Atatürk’ten 20 yaş kadar büyüktür… Mustafa Kemal, Vahdettin’le bu ve benzer görüşmelerde onun
karakter yapısını tanımaya tahlil etmeye çalışır. Hatta bir görüşmesi sonrası
fikri sorulduğunda “Ya çok zeki ya da çok aptal, çözemedim” diyecektir…
Birinci Dünya Savaşı bizim topraklarımızda sürerken o kaotik dönem devam eder; devlet
çöker… Yerine Ankara başkentli yeni
devlet kurulur 23 Nisan 1920. 16 Ekim 1922’de Vahdettin ailesi ile birlikte
ülkeyi terk eder akabinde de 1 Kasım 1922’de Saltanat kaldırılır.Cumhuriyet
ilan edilir 29 Ekim 1923.
Sabık sakıt mülga artık ne derseniz Sultan Vahdettin İtalya’nın San Remo kentinde 16 Mayıs 1926’da
vefat eder.
Tabi İtalya Büyük elçimiz Ankara’ya bildirmiştir… Ankara’da
o dönemde Reisicumhurumuz olan Mustafa Kemal’e olayı/haberi telgrafla haber verir.
Paşa o günlerde Adana’da bir çalışmadadır… Toplantı halinde iken telgrafı
verirler kendisine; okur ve değerlendirmesi
şöyledir:
-Arkadaşlar dünyanın en dürüst insanının ölüm haberini almış
bulunuyorum. “Kimdir o Paşam?” denildiğinde:
-Vahdettin… Neden derseniz; o isteseydi hazinede bulunan
bütün kıymetli eşyaları mücevherleri alır gider yeni bir ordu kurar ve bu
badireden de kendi lehine kurtulabilirdi. Ama yapmadı… Millete ait şeylere
dokunmadı…
-Mirim tamam şimdi… Anladım bir orduyu kurmak için para
gerekli ama asıl irade istek arzu kararlılık gerekiyor demek ki…
-Evet. Aynen öyle bak şimdi paramız yok ama orduyu yenilemek
için revize etmek için yeterli azim ve irade var demek ki… Vahdettin, bu kararlılığı
gösteremedi herhalde…
-Mirim neden Atatürk demiyorsun da ha bire Mustafa Kemal
deyip duruyorsun?
-Kahya Efendi duygu esiri fanatik Atatürkçüleri geçtin desem
yanlış olmaz. Yahu bu olaylar olduğunda daha Atatürk soyadını almadı ki… Soyadı
Kanunu ne zaman çıktı?
-Sanırım 1934/1935’ler.
-Bak kendin söyledin o tarihte Mustafa Kemal Paşa… Daha
Atatürk değil…
-İyi Mirim de peygamberimiz de 571’de doğduğunda Hz.
Muhammet diyoruz ya. O zaman peygamber değildi. Sadece Muhammet
571’de doğru desek doğru olur mu?
-Kahya Efendi şu düz Aristo mantığından bir vazgeç önce.
Allah’ın seçtiği ile kulların takdirini kazanmış birisini kıyaslamaya kalkma.
Ona bakarsan gerçek izzet saygınlık Allah’ın yanında olan. Konuyu da fazla
örselemeden şu bilinmeli ki; irade ve azim bazen paranın önüne geçiveriyor…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder