10 Ocak 2018 Çarşamba

PARA VE İRADE...

PARA VE İRADE…
Paranız yoksa bir işi başaramazsınız; iradeniz yoksa o zaman hiç başaramazsınız, derler… Acaba ne kadar doğrudur,  deyip  şöyle bir ölçüp biçip karar versek ne dersiniz?
Türk siyasi tarihinde sosyal değişim dönüşümler hep ordu gücüyle gerçekleşmiştir. 21. Yüzyıldan geri gidersek tabi ki…
28 Şubat 1997, 12 Eylül 1980, 1972 düzenlemeleri, 1961 falan falan… Bunlar T.C. Operasyonları… Osmanlıya bakalım; III.Selim(öl.1808) değişimi dönüşümü Nizamı Cedit adı altında yeni bir ordu kurarak yapmak istedi; eskiyi kaldıramadığından başarılı olmadı. 
Peşi sıra ahfadından II.Mahmut Asakir-i Mansure-i Muhammmediye’yi kurdu ve sanırım 1926’da Yeniçeri Ordu düzenini kaldırdı ve kendi örfünce sosyal düzenlemeleri gerçekleştirdi. Kabaca söylersek sarıklar gitti fes geldi başımıza… Şarkılara şiirlere konu oldu… K.Sunal: “Fes başıma fes başıma…”
Gelelim Sultan Abdülaziz ve II.Abdülhamit dönemine. Her ikisinde de katlinde ve hallinde(tahtan indirilmesi) yine aynı usul ordu kullanılarak gerçekleşti…
-Mirim bu örneklerin “para ve irade” ile bağıntısı ne? Ben bir ilişki göremedim.
-Evet doğrudur… Bak şöyle…
Mustafa Kemal, bir Osmanlı subayıdır. Kader onun -istikbalde padişah olacak- veliaht Vahdettin’le  yolunu birleştirir…15.12.1917’de başlayacak olan 3 haftalık bir Almanya resmi seyahatine beraber giderler…  
O tarihte Mustafa Kemal 36 yaş civarındadır. Vahdettin ise 56 yaşındadır; yani Atatürk’ten 20 yaş kadar büyüktür… Mustafa Kemal,  Vahdettin’le bu ve benzer görüşmelerde onun karakter yapısını tanımaya tahlil etmeye çalışır. Hatta bir görüşmesi sonrası fikri sorulduğunda “Ya çok zeki ya da çok aptal, çözemedim” diyecektir…
Birinci Dünya Savaşı bizim topraklarımızda  sürerken o kaotik dönem devam eder; devlet çöker… Yerine  Ankara başkentli yeni devlet kurulur 23 Nisan 1920. 16 Ekim 1922’de Vahdettin ailesi ile birlikte ülkeyi terk eder akabinde de 1 Kasım 1922’de Saltanat kaldırılır.Cumhuriyet ilan edilir 29 Ekim 1923.
Sabık sakıt mülga artık ne derseniz Sultan Vahdettin  İtalya’nın San Remo kentinde 16 Mayıs 1926’da vefat eder.
Tabi İtalya Büyük elçimiz Ankara’ya bildirmiştir… Ankara’da o dönemde Reisicumhurumuz olan Mustafa Kemal’e olayı/haberi telgrafla haber verir. Paşa o günlerde Adana’da bir çalışmadadır… Toplantı halinde iken telgrafı verirler kendisine; okur ve  değerlendirmesi şöyledir:
-Arkadaşlar dünyanın en dürüst insanının ölüm haberini almış bulunuyorum. “Kimdir o Paşam?” denildiğinde:
-Vahdettin… Neden derseniz; o isteseydi hazinede bulunan bütün kıymetli eşyaları mücevherleri alır gider yeni bir ordu kurar ve bu badireden de kendi lehine kurtulabilirdi. Ama yapmadı… Millete ait şeylere dokunmadı…
-Mirim tamam şimdi… Anladım bir orduyu kurmak için para gerekli ama asıl irade istek arzu kararlılık gerekiyor demek ki…
-Evet. Aynen öyle bak şimdi paramız yok ama orduyu yenilemek için revize etmek için yeterli azim ve irade var demek ki… Vahdettin, bu kararlılığı gösteremedi herhalde…
-Mirim neden Atatürk demiyorsun da ha bire Mustafa Kemal deyip duruyorsun?
-Kahya Efendi duygu esiri fanatik Atatürkçüleri geçtin desem yanlış olmaz. Yahu bu olaylar olduğunda daha Atatürk soyadını almadı ki… Soyadı Kanunu ne zaman çıktı?
-Sanırım 1934/1935’ler.
-Bak kendin söyledin o tarihte Mustafa Kemal Paşa… Daha Atatürk değil…
-İyi Mirim de peygamberimiz de 571’de doğduğunda Hz. Muhammet diyoruz ya. O zaman peygamber değildi. Sadece  Muhammet  571’de doğru desek doğru olur mu?

-Kahya Efendi şu düz Aristo mantığından bir vazgeç önce. Allah’ın seçtiği ile kulların takdirini kazanmış birisini kıyaslamaya kalkma. Ona bakarsan gerçek izzet saygınlık Allah’ın yanında olan. Konuyu da fazla örselemeden şu bilinmeli ki; irade ve azim bazen paranın önüne geçiveriyor…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder