JÜRİNİN YAPACAĞI BİR ŞEY YOK…
Oldum olası -çağdaş dediğimiz- günümüz siyasetini anlamadım
gitti. Anlamadığım için de beceremedim, desem yeridir…
Benim anladığım siyaset: Müstahak olmak; müstahak olanlara
da haklarını temin etmeye çalışmak.
Bir makama mı geleceksiniz? Yeterli iseniz tamamdır. Akçeli
işlerde, almaya hak kazanmışsanız verilecektir hakkınız. Müstahak olmak o işte.
Hz. Ömer adaletine benzer şekil yani…
Oysa günümüz siyaseti -demokrasilerde- dünyada ve doğal
olarak bizde böyle yürümüyor: Tercih üzerine kurulu ve kurgulu.
Partileri kurarken, kimlerle yol arkadaşı olacağınızı tercih
edersiniz. Delegesinden tutun da; belde- ilçe, il başkanları, genel başkanlar,
belediye başkanları, meclis üyeleri, millet vekilleri vel hasıl hepsi hepsi tercih mantığında seçilirler.
Vatandaş da partisini tercihen seçer ve oyunu verir üç beş yıllığına.
Bu mantık, seçilenlerde şu paradigmayı yaratır: Madem ki bu
milletin bir kısmı beni tercih etti; ben de o tercih edenleri tercih etmeliyim.
Hakları varsa önceliğim onlardır; hakları yoksa da yasa elimde değil mi? Hak
yaratırım. Bu işin ehveni ve olağanı…
Bir de ABD vari söylem var ki, o da: Önce Amerika…
Önce Amerika menfaatleri dediğiniz de, jürinin artık
yapabileceği bir şey olamaz; olmadı da. Hak hukuk, iradenin ABD menfaatinin hizmetçisi kölesi
oldu çıktı… Efendilikten hizmetçiliğe
tedenni etmiş bir hukuk sisteminden fazla bir şey de beklenemezdi zaten.
-Mirim T.C. Halk Bankası, Rıza Zarrap ve Mehmet Atilla
davasında jüri neden çekindi ki?..
-Neden çekinecek; kendi mantıklarına göre ABD’ye düşmanlık
edenleri korursanız -hak hukuk adına- sizler de onlar gibi ihanet ve hıyanet
içinde olursunuz, ona göre haaa; kulaklarına önce Amerika diye fısıldanmıştır
da ondan. Hain damgası yememek için…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder