LAK LAK…LEK LEK…
İnsan, bildiği kadar görür, duyar, hissedermiş. Şayet
Japonca Çince öğrenseydik/bilseydik bu diller bize gürültü gibi gelmezdi…
Atasözlerimiz, genel de ampirik bilgi ve avami tecrübelere dayanır. Vecizeler ise,
bir kültür birikimi ve yansımasıdır.
Bir atasözümüz: Leyleğin ömrü lak lak’la geçer…
Lak lak, kelimeleri bir incir çekirdeğini dolduracak kadar
dahi anlam ifade etmeyen; boş, abuk-subuk
sözlerden oluşan muhabbet.
İşte bizim leylek de lak lak ederek ömrünü tüketir. Avami
görüş bu…
Gerçek değişmez de, hakikat doğru, değişir farklılık gösterebilir.
Bakış açınıza göre değişebilir.
Hz. Mevlana gözüyle bakarsan iş farklı.
Güney Yarım Küre kış mevsimine giderken Kuzey Yarım Küre
yaza doğru gitmekte. Bu nedenle göçmen kuşlar
yurdumuzdaki yuvalarına avdet ettiler. Leylekler de bu meyanda dam
başlarındaki baca üstlerindeki yuvalarındalar.
Doyunduktan sonra yuvalarına dönerler ve başlarını göğe kaldırıp “Lek
lek lek lek… “teraneleri ile Rablerine şükrederler.
-Mirim o nasıl oluyor?
-Kahya Efendi, “LEK” Kelimesi Arapça da “ Senin için
demektir.” Bir düşün, leylek yuvaya geldiğinde bir hayli sayıda şükreder “Her
şey senin için Rabbim “zikri ile.
İşte bu hayvani tavır Hz. Mevlana’ya şu ifadeyi
söyletecektir: “Yarabbi, biz, yüz nefeste bir kez şükredemiyoruz oysa bu mübarek
ise bir nefeste yüz kez şükrediyor.”
Fark bu işte: Hz. Mevlana
gözü gönlü ile hissi ile bakarsan leylek şükrediyor; avami eda ile bakarsan lak
lak ediyor. Seç birisini, tercih senin…
Değerli hocam, Rabbim gönül gözüyle şükredenlerden olmamızı nasip ederken, nefsimizede hakim olmamızı nasip eylesin inşaallah.
YanıtlaSilSelamlar, saygılar efendim.....
Abim yorumun çok güzel.
YanıtlaSil