21 Mart 2018 Çarşamba

ŞEHADETİN ANLAMI…BAĞIMSIZLIK…


ŞEHADETİN ANLAMI…BAĞIMSIZLIK…
            Zamanın öldüremediği yoktur.
“Her nefis ölümü tadacaktır; sonra Bize döndürüleceksiniz!” (Ankebut:57.) ayetindeki, canlılar bir yana; soyları, boyları, devletleri, milletleri de öldürür zaman…
Zihnimizi şöyle bir yoklarsak; Etiler, Asuriler, Elamlar; Akatlar, Sümerler, Urartular, Likya, Frikya derken biraz yakına gelirsek Selçuklusu Osmanlısı saymakla bitmez.
Kimileri zulümle anılırlar ta haşra dek; kavram bile oluşur: Nemrutlaşmak ve Firavunlaşmak diye… Kimi, nükteleri ile anılır…  İnce zekası, hayran bırakır kendisine insanı: Hoca Nasrettin, İncili Çavuş timsali. Kimi kahraman bir askerdir; Büyük İskender, Fatih, Mustafa Kemal gibi.
Zamanın hançeri unutulmaktır.
Zaman hançeri, bir şeye saplandığında öldürdüğü şey; kimi zaman zihinlerde, kalplerde yaşamaya başlar ki, insanlık tarihinde sadece “erdemliler” yaşar… Erdemliler ölmezler…
Şehadet öyle bir kavramdır ki; toprak parçasını vatan kılar.
Şehadet öyle bir kavramdır ki; insan topluluklarını millet yapar.
            İşte mesele o dur; Allah adına kılıç çalmak. Çanakkale’nin kahramanlığı aynı gözenin suyudur.
Çanakkale’de sizi adeta ezim ezim ezen konular vardı: Komutana itaat, arkadaşlarla iyi geçinmek ve dayanışma. Kan kusup kızılcık şerbeti içme… Fedakarlık… İşte erdem bu…
Şehidin elinde bir not: “Ben arkadaşım Ahmet’ten bir mecidiye borç aldım. Ceketimin cebinde…”  Borcunu canı gibi aziz bilmek; işte erdem bu…
Ya Tokatlı kınalı kuzu ne olacak? Evet… Türk İslam töresinde; evlenen kıza, evine-erine kurban olsun diye, kıvrım kıvrım boynuzlu koça Allah’a kurban olsun diye, koç yiğide de vatanına kurban olsun diye yakılan kına… İşte erdem bu…
Hani Çanakkale Muharebesi hatıralarından biri vardır…Mehmet Muzaffer… Galatasaray’da okurken gönüllü cepheye giden genç delikanlı… Üç beş aylık eğitimle zabit sayılan … İnce kıvrak zekası ile işi çözmüştür…Yahudi bilmem kimin; aç gözlülüğünü, “dünyanın tek suret parası” ile doyuruvermiştir, araç lastiklerini almak için…
İşte bu meyanda; hatırladığım her yadımda da yüreğimi burkan anılardan biridir… Kendi ağzından:
Bir Yahudi…Fotoğrafçı…İstanbul’da… Elinden hiç düşürmediği bir mecidiye para var. Çok kıymetli çok. Hiç harcamamış. Arada bir bakar gözleri dalar ve ezilirmiş. Etraftan sorduklarında:
-Nedir seni bu kadar me’yus eden şey? Diye…
-İki arkadaş, derme çatma asker elbisesi içindeler…Ellerindeki “son mecidiyeyi” bana verdiler… Hatıra fotoğraf çektirdiler. Çanakkale’ye gidiyorlardı…
İşte Yahudi’yi dize getiren erdem buydu…
Tek şey adına kopuyordu bu fırtına: İSTİKLAL yeni adıyla BAĞIMSIZLIK…
Umarız ki; zamanın hançeri bu erdemi, gönüllerden silmeye… Ya silerse? Maazallah!!! İşte o zaman Çanakkale’de ölüm başlar…
Yoksa  Ve sakın Allah yolunda öldürülenlere "ölüler" demeyin; hayır! Onlar diridirler. Fakat siz bunun şuurunda değilsiniz.” (Bakara Suresi, 154) ayeti gereği onlar Allah katında yaşıyor…
Bunu idrak edemiyorsak; korkarım, bizler yaşayan ölüleriz…
-Mirim eyvallah. Bilirsin; “Her şey nasibi kadar…” Nasip hesaba uymazmış… Hayırlı kandiller dilemekten başka elden bir şey gelmiyor…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder