ALLAH’I KANDIRMAYA ÇALIŞMAK 3...
BİR KİŞİ ABDEST ALMADAN NAMAZ KILSA NE
OLUR? Sorumuz bu idi…
-Ne olacak Mirim, milleti kandırırsın namaz
kılmış görünürsün ama Allah’ı kandıramazsın…
-Kahya Efendi asıl mesele o işte. Biz
NİKAH evlilik konusunda milleti kandırıyoruz da Allah’ı kandırdığımızı
zannediyoruz.
-Mirim öyle olur mu? Anlı şanlı Belediye
Nikahımız var, Muhtar Nikahımız var, bak
şimdi Müftü Nikahımız da var. Tapu gibi
evlilik cüzdanımız var…
-Tamam haklısın da evli çiftlerin
hangisinde Allah’ı otorite sayıp evlilik, namaz gibi oruç gibi, cihat gibi
miras gibi, sıla-i rahim gibi ferdi
sorumlukların dayanışma ile iki kişinin sorumluluğudur, diye alıyoruz ki...
K.Kerim
evliliği bir belgeye dayandırmaz gerek
görmez… Aynen namaz gibi oruç gibi yazılı belgeye ihtiyacı olmayan ibadat
grubundandır.Kıldığın namazların çetelesini tutuyor musun? Zorla evlendirilen kızların, berdellerin
takasların, başlık parası ile nikahların, ya da düzmece evlenenlerin nikah
cüzdanı vardır ama “rızaları olmadıkça” evlilikte geçen sürelerini C. Hakk
kabul etmemekte ve bu tip evlilikleri onaylamamaktadır.Kanun nazarında
evlidirler; ama C. Hakk katında aynı kanaatte değilim.
-Mirim evliliğin gerekçesi hangi ayette o
zaman : “Boşama iki defadır.
Bundan sonrası ya iyilikle tutmak ya da güzellikle salıvermektir. Kadınlara
verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şey almanız size helâl olmaz. Ancak erkek ve kadın Allah'ın
sınırlarında kalıp evlilik haklarını tam tatbik edememekten korkarlarsa bu
durum müstesna. (Ey müminler!) Siz de karı ile kocanın, Allah'ın sınırlarını,
hakkıyla muhafaza etmelerinden kuşkuya düşerseniz, kadının (erkeğe) fidye
vermesinde her iki taraf için de sakınca yoktur. Bu söylenenler
Allah'ın koyduğu sınırlardır. Sakın onları aşmayın. Kim Allah'ın sınırlarını
aşarsa işte onlar zalimlerdir.” Bakara 229.
C. Hakk evlilik gerekçesini : “erkek ve kadın Allah'ın sınırlarında kalıp evlilik haklarını tam
tatbik etmeleri için” birbirlerine yardımlaşma ve destek olma şartına
bağlar. Boşama ve boşanma ayetinin içinde zikreder. Yani günümüz evlilikleri
gibi hakimiyet alanı, rekabet ve
dünyevileşmiş nefsani arzular için değildir evlilik. Zira nefsani kriterlere
göre ölçü alır paradigmayı değiştirirsek hangi parametre ile tahakküm
kurulmasının önemi kalmamaktadır. Hak ve sorumluklar Allah’ın tanıdığı ölçü ve
sınırlarda olacaktır. Gaye de İslam’ı yaşamada birbirlerine destek olmak. Biz
bu ölçüyü kaybettiğimiz için nefsani doğrularımızın peşinde oluruz.
Bu olay psikolojik baskı, tahakküm, dayak, yaralama hatta
cinayet noktalarına kadar varmaktadır.
O zaman da
Efendimizin ilk öncelik verdiği
çiftlerin “ahlaklı” olma şartı sonlara
düşer erkek tarafının zengin, kadın tarafının güzellik kriteri ilk şart olup
çıkıverir…
Hatta darbı mesel olur: Babanızın fakir olması sizin
suçunuz değildir; ancak, kayın pederiniz fakirse o sizin suçunuzdur.”
Bizim güncel evlilik yaklaşımımız: Rekabet ve hakimiyet
alanı anlayışına oturmuştur. Banim olgusunu
bizim düzeyine çıkaramaz haline gelmiştir. Çiftlerden biri o konuda
dominant ise diğeri mutlaka resesif çekinik teslimci bir mantıkta olursa geçim
sürdürülmektedir. Hatta bu olay
şakalarımıza kadar indirgenmiştir.
Yarın örnekleri ile konuya devam ederiz inşallah.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder