19 Mart 2018 Pazartesi

ALLAH’I KANDIRMAYA ÇALIŞMAK 9…


ALLAH’I KANDIRMAYA ÇALIŞMAK 9…
Seri yazılarımızın sonuna erdik… Dilimizin döndüğü kadar, kalemimizin  el verdiği kadar değerlendirmeye dikkat ettik. Biz az söyledik sizlerin çok anlamanıza sığındık.
Şimdi Nisa: 34 ayetine geçmeden bir iki hususa dikkat çekeyim istedim.
K.Kerim meali yani tercümesi  bir dilden diğerine aktarımdır.  Meallerden anlam çıkar da hüküm meallerden ziyade tefsirlerden ve te’villerden verilir.
Önce bu üç kelimeye değinelim. Meal bire bir çeviri. Sözlükler yardımı ile.
Tefsirler ise  bir ayetin; dilbilgisi açısından incelemesi, tarihsel sürecine bakılması, iniş sebebinin araştırılmasını icap ettirir . Hatta bilimsel bilgi sosyal bilimler verilerine de ihtiyaç duyulabilir.. Yani tefsir derinlemesine araştırma icap ettirir…
Tefsirler yaklaşımları bakımında iki cinstir. 1- Rivayete dayalı tefsirler.  Daha önce yapılan uygulamaları doğru kabul edip  risk almaktan uzak duranlar… 2-Dirayet tefsirleri; eskilerin görüşlerini inceleyip güncel zamana  göre değişimleri dikkate alan tefsir anlayışı.  
Te’vil ise yorumlama anlamına gelir. K.Kerim bir konuyu açıkça beyan etmişse te’vile gerek yoktur.
İşin kısa özü bu.
Bu ayeti meal olarak verdik : Okuyalım ve iki tür tefsirden hangisine göre uygulama yapacağımıza karar verelim.   
“Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar Çünkü Allah, insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta)dırlar. İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah’ın (kendilerini) koruması sayesinde onlar da “gayb”ı korurlar. (Evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. (Bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız) onları (hafifçe) dövün. Eğer itaat ederlerse, artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah, çok yücedir, çok büyüktür.* Nisa 34.
Bu ayetin nazil olduğu olay şöyle anlatılıyor:
Sahabeden bir kadın ve babası Efendimize gelip biri kocasından diğeri damadından dert yanarak kızını darp ettiğinin şikayetinde bulunur.
Efendimiz yine K.Kerim’deki “kısas ayetini” ölçü alıp sen de kısas uygula  sen de ona vurmalısın.” Hükmünü verir gönderir.
Şikayetçiler ayrılır ama akabinde bu ayet nazil olur.
 O zaman  Efendimiz(a.s) “Biz bir şey yapmak istedik; Allah ise  diğer bir şey irade etti… Şüphe yok ki,iyilik  Allah’ın irade ettiği şeydedir.” Deyip kendi tercihini geri çekmiş olması. Rivayete dayalı tefsir sahipleri o zaman bu ayetteki “darabe”yi dövün anlamına alırlar ve bu kanaate varırlar.
Biz eğer Rivayet tefsirleri mantığına uyarsak kadını cezalandırmak için değil te’dip edebe çağırmak ikaz maksadı ile darp edilmesi ayete ters düşmez. Sebep sonucu doğurmuş olur…Yani itaatsizlik üç evreli ikazı doğurmuş olmaktadır. Aslında nasihatte bulunmakla, yatağını ayırmakla, hafifçe darbın sadece evre aşama farkı vardır. Biz nedense sonuca bakıp sebebe bakmayınca hüküm flu hale geliveriyor.
Bir de dirayet tefsirleri yazarlarına bakarsak “darabe” fiilinin yine K.Kerim’den alınan diğer sözlük yorumlarına göre kadını dövmek değil biraz daha kısıtlı bir hayata sokarak onun dikkatini çekmeyi yeğlemekteler.
İşin garip tarafı şudur: İster darbı kabul edenlerle etmeyenler arasındaki karşısındakini  kötülemelerini ben anlamış değilim. Darbı savunanlar rivayetlere dayanırlar; darbı reddedenler dirayete dayanırlar. Amenna da birbirlerini nakzetmeleri Kur’an adabına uymaz. Kişi sadece görüşünü ortaya koyacak ama karşısındakinin tercihine leke düşürmeyecek. İşin en doğrusu bu olsa gerektir derken “ha keşke bu ayeti kerimenin hükmüne muhtaç olunmadan geçim dirlik olsa.”
Yalnız şuna dikkat etmek gerekir: Nefsani ve dünyevi olaylardan dolayı eşine itaatsizlik gösteren kadınlar, yine nefsani arzu ve dünyevi tercihlerden dolayı eşine  zorluk çıkaran erkeklerin; çiftlerin hakimiyet alanı çatışmalarının savunulacak bir tarafları yoktur.
Nisa Suresi ayet 34’ü; -sadece- evlilik kurumunun boşanmaya varmaması için C. Hakk’ın ikili çifte son fırsat olarak sunmuş olmasıdır.
Oysa günümüzdeki kadınların itaatsizlikleri ile erkek tarafından kadına şiddet dini hassasiyetten dolayı değil tamamen dünyevileşmiş tercihlerin ifası adına yapılmaktadır.
O zaman kısaca cümleyi bağlayalım: “ Paradigmayı kaybederseniz parametrenin hükmü olmaz.”  C. Hakk’ın evlilik için koyduğu paradigmayı çiğnerseniz ondan sonra evlilikleri ayakta tutmak için yapılacak gayretler, yapmacık tedbirlerden başkası olamaz o da adeta “Allah’ı Kandırmaya Çalışmak”tan öteye de gitmez.  
Herşeyin doğrusunu C. Allah bilir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder