11 Şubat 2018 Pazar

İNSAN İLİŞKİLERİ-5… HALİN DEĞERİNDİR…

İNSAN İLİŞKİLERİ-5…
HALİN DEĞERİNDİR…
                Hani bir söz vardır: “İnsanlar kıyafeti ile karşılanır fikirleriyle uğurlanırlar” diye… Kaç paralık adam olduğun sözünden belli olurmuş…
-Mirim desene o zaman ağzından çıkana  dikkat edeceksin…
-Gayet tabi… Sadece çıkana değil girene de dikkat edeceksin. Bunun yanı sıra; her şeyi bilmene imkan yok ama konuşurken en az-asgari müşterekler kadar konuşmak bir erdem gereğidir. Senin bazı konularda el alemden eksik bilgiye sahip olman sana zaaf oluşturmaz. Biliyorum edasıyla yalan yanlış şeyler savurursan hem dünyanı hem de ahretini rezil edersin. Seni o zaman, halin de kurtarmaz. Zira kişi, hali-konumu ile yargılanmaz huzur-u İlahiye’de , sadece niyeti ve ameli ile değerlendirilir…
-Aman Mirim huzur-u dünyeviyede öyle olmuyor herkes haliyle konumu ile muamele istiyor.
-Bak Kahya Efendi; sana Efendimiz’den bir ölçü; Kızı Fatıma’ya:
-Bak Kızım! Sakın ha benim Kızım olduğun için ayrıcalıklı olacağın zihabına düşüncesine kapılma…  Yevm-i Kıyamette Sen amelinle hesaba çekileceksin.
-Mirim desene Hz. Nuh’uh oğlu, Lut (a.s)’ın karısı, Adem peygamberin çocukları konumları itibariyle bir değerlendirmeye tabi tutulmayacaklar…
-Evet… C. Hak seni Arap, diğerini Türk, ötekini İngiliz-Amerikalı diye değerlemez. Senin insaniyetine, K.Kerim ve genel ahlaka uyup uymadığına bakar. Hatta K.Kerim’de bu konu ile çok zirve örnekler dahi vermiştir…
Bak şöyle:
Şayet konum halden dolayı itibar olsaydı. Efendimizin; halaları olan babasının kız kardeşleri Beyzâ, Berra, Atike, Safiyye, Erva, Ümeyme hanımlar ile amcaları olan Haris, Zübeyr, Ebu Talib, Ebu Leheb, Kusem, Dırar, Mukavvim, Hacl, Hz. Hamza,  Hz. Abbas, işte dedesi şu, falanı filanı say say bitmez, hepsinin günümüz hanedan ve prensleri gibi lütfe ermesi ve ayrıcalıklı olması gerekirdi…
Peygamberimizin halası Ümeyme Hanımın bir kızı vardır: Zeynep.
Aşiret ve kabile sisteminde bir liderler ve bir de kanaat önderleri vardır. Gerçi hoş güncel hayatta da aynıdır. Efendimiz hem lider hem de kanaat önderidir. Ne alınır satılır, nereye gidilir, ne yapılır, kim kiminle izdivaç eder; o lider ve kanaat önderi bilir. Günümüzde, sarayın izninin dışında İngiltere’de evlenebilen var mı?
-Var Mirim. Bazen prensler sıradan insanlarla evlenirler. Leydi Diana’yı unutma.
-Kahya Efendi, bünye kabul etti mi? Etmedi. Ne oldu? Boşandı… Hatta boşandıktan sonra dul hayatına bile müdahale ettiler; hoooop huzuru ilahiye, bir kazayla iş bitiverdi…
-Mirim asalet böyle bir şey demek ki. “Kanları Mavi” herhalde onların.
-İşte K.kerim bunu örnekliyor. Efendimiz,  yeğeni hala kızı Zeyneb’i, kölelikten evlatlığa dönüştürülmüş Hz. Zeyd’le evlendiriyor. Birini asaletten akraba ilişkisinden, diğerini de kişiliğinden seviyor. Bu iki sevdiğinin mutluluğunu evlilikle perçinleyeceklerini umuyor ama olmuyor. Olmuyor işte.
Neden dersen? Evliliği sürdürmek için yüzlerce sebep ve yol bulabilirsin istersen. Sürdürmek istemiyorsan da her şey bahane olur. Saç bahanedir, kirpik bahanedir. Ten uyumsuzluğu, varlık-yokluk, asalet falan filan say say bitmez. Zaten bunların da hepsi olması gerekmez biri olsun yeter. Zeyd, peygamber adlarının dışında K.Kerim’de adı geçen tek  kişi, sıradan bir adam… Ama C. Hakk, onun şahsında bir şeyi simgeliyor: Asalet ve sıradan olmak…  Asıl mertebe ve seviyenin hale değil konuma değil amele dayalı olduğu bu olayla ifade ediyor.  Bu ayetler kimilerinin inkarını artırır kimi toplum ve kişileri de erdeme ulaştırır…
 “Allah ve Resûlü, bir işe hükmettiği zaman, mü'min bir erkek ve mü'min bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim, Allah'a ve Resûlü’ne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır. (Ahzab Suresi, 36)
Hani sen, Allah'ın kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin kişiye: "Eşini yanında tut ve Allah'tan sakın" diyordun; insanlardan çekinerek Allah'ın açığa vuracağı şeyi kendi nefsinde saklı tutuyordun; oysa Allah, Kendisi'nden çekinmene çok daha layıktı. Artık Zeyd, ondan ilişkisini kesince, Biz onu seninle evlendirdik; ki böylelikle evlatlıklarının kendilerinden ilişkilerini kestikleri (kadınları boşadıkları) zaman, onlarla evlenme konusunda mü'minler üzerine bir güçlük olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir. (Ahzab Suresi, 37)
Allah'ın kendisine farz kıldığı bir şey(i yerine getirme)de peygamber üzerine hiçbir güçlük yoktur. (Bu,) Daha önce gelip geçen (ümmet)lerde Allah'ın bir sünnetidir. Allah'ın emri, takdir edilmiş bir kaderdir. (Ahzab Suresi, 38)
Ki onlar (o peygamberler) Allah'ın risaletini tebliğ edenler, O'ndan içleri titreyerek-korkanlar ve Allah'ın dışında hiç kimseden korkmayanlardır. Hesap görücü olarak Allah yeter. (Ahzab Suresi, 39)
Davranış çıkış noktalarını sıralarsak:
1.       Allah ve Rasulünce tanımlanmış bir davranış sitili varsa bizim tercih ve seçeneklerimizin bir değeri kişisellikten öteye geçmez.
2.       Allah ve Rasülüne  isyan eden kendine eder. Diğer insanlara ölçü olmaz.
3.       Sakınılacak mevki makam sadece Zat-ı İlahidir. O’na ters düşme yeter. Toplum seni hafiften dışlasa da doğrunun yardımcısı C. Hakk’tır.
4.       Boşandıktan sonra insanların evvel hayatlarının bir kıymeti harbiyesi beşeri ilişkilerde kalmaz.  Ön hayatları sadece C. Hakk’la kendileri arasındadır. Günümüzde boşanmış çiftlerin hala birbirlerine kavga-dövüş, silah çekmelerinin ve kadın cinayetlerinin hiçbir mesnedi dayanağı yoktur. Sadece kişisel kıskançlıktan öteye geçmez.
5.       Allah’ın farz kıldığını yapmak ve haram saydığını yapmamak konusunda peygamberlerden daha güzel bir rol model olamaz.
6.       Ayet 39’da da rol model: Peygamberler vahiyleri tebliğ eder, Allah’tan layıkıyla korkar, başkalarından da korku duymazlar. Bize düşen de bize tebliğ edileni aynen almak, Allah’tan korkmak ve başka korkulara vehimlere kapılmamaktır…

Yani kısaca; halin, değerini oluşturmaz İslam’da… Seni sen yapan niyetin ve amelindir…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder