İNSAN İLİŞKİLERİ-5…
HALİN DEĞERİNDİR…
Hani
bir söz vardır: “İnsanlar kıyafeti ile karşılanır fikirleriyle uğurlanırlar”
diye… Kaç paralık adam olduğun sözünden belli olurmuş…
-Mirim desene
o zaman ağzından çıkana dikkat
edeceksin…
-Gayet tabi…
Sadece çıkana değil girene de dikkat edeceksin. Bunun yanı sıra; her şeyi
bilmene imkan yok ama konuşurken en az-asgari müşterekler kadar konuşmak bir
erdem gereğidir. Senin bazı konularda el alemden eksik bilgiye sahip olman sana
zaaf oluşturmaz. Biliyorum edasıyla yalan yanlış şeyler savurursan hem dünyanı
hem de ahretini rezil edersin. Seni o zaman, halin de kurtarmaz. Zira kişi,
hali-konumu ile yargılanmaz huzur-u İlahiye’de , sadece niyeti ve ameli ile
değerlendirilir…
-Aman Mirim
huzur-u dünyeviyede öyle olmuyor herkes haliyle konumu ile muamele istiyor.
-Bak Kahya
Efendi; sana Efendimiz’den bir ölçü; Kızı Fatıma’ya:
-Bak
Kızım! Sakın ha benim Kızım olduğun için ayrıcalıklı olacağın zihabına
düşüncesine kapılma… Yevm-i Kıyamette
Sen amelinle hesaba çekileceksin.
-Mirim desene
Hz. Nuh’uh oğlu, Lut (a.s)’ın karısı, Adem peygamberin çocukları konumları
itibariyle bir değerlendirmeye tabi tutulmayacaklar…
-Evet… C. Hak
seni Arap, diğerini Türk, ötekini İngiliz-Amerikalı diye değerlemez. Senin
insaniyetine, K.Kerim ve genel ahlaka uyup uymadığına bakar. Hatta K.Kerim’de
bu konu ile çok zirve örnekler dahi vermiştir…
Bak şöyle:
Şayet konum
halden dolayı itibar olsaydı. Efendimizin; halaları olan babasının kız kardeşleri
Beyzâ, Berra, Atike, Safiyye, Erva, Ümeyme hanımlar
ile amcaları olan Haris, Zübeyr, Ebu Talib,
Ebu Leheb, Kusem, Dırar, Mukavvim, Hacl, Hz. Hamza, Hz. Abbas, işte dedesi şu, falanı filanı say
say bitmez, hepsinin günümüz hanedan ve prensleri gibi lütfe ermesi ve
ayrıcalıklı olması gerekirdi…
Peygamberimizin halası Ümeyme Hanımın bir kızı vardır:
Zeynep.
Aşiret ve kabile sisteminde bir liderler ve bir de
kanaat önderleri vardır. Gerçi hoş güncel hayatta da aynıdır. Efendimiz hem
lider hem de kanaat önderidir. Ne alınır satılır, nereye gidilir, ne yapılır,
kim kiminle izdivaç eder; o lider ve kanaat önderi bilir. Günümüzde, sarayın
izninin dışında İngiltere’de evlenebilen var mı?
-Var Mirim. Bazen prensler sıradan insanlarla
evlenirler. Leydi Diana’yı unutma.
-Kahya Efendi, bünye kabul etti mi? Etmedi. Ne oldu?
Boşandı… Hatta boşandıktan sonra dul hayatına bile müdahale ettiler; hoooop
huzuru ilahiye, bir kazayla iş bitiverdi…
-Mirim asalet böyle bir şey demek ki. “Kanları Mavi”
herhalde onların.
-İşte K.kerim bunu örnekliyor. Efendimiz, yeğeni hala kızı Zeyneb’i, kölelikten
evlatlığa dönüştürülmüş Hz. Zeyd’le evlendiriyor. Birini asaletten akraba
ilişkisinden, diğerini de kişiliğinden seviyor. Bu iki sevdiğinin mutluluğunu
evlilikle perçinleyeceklerini umuyor ama olmuyor. Olmuyor işte.
Neden dersen? Evliliği sürdürmek için yüzlerce sebep
ve yol bulabilirsin istersen. Sürdürmek istemiyorsan da her şey bahane olur.
Saç bahanedir, kirpik bahanedir. Ten uyumsuzluğu, varlık-yokluk, asalet falan
filan say say bitmez. Zaten bunların da hepsi olması gerekmez biri olsun yeter.
Zeyd, peygamber adlarının dışında K.Kerim’de adı geçen tek kişi, sıradan bir adam… Ama C. Hakk, onun
şahsında bir şeyi simgeliyor: Asalet ve sıradan olmak… Asıl mertebe ve seviyenin hale değil konuma
değil amele dayalı olduğu bu olayla ifade ediyor. Bu ayetler kimilerinin inkarını artırır kimi toplum ve kişileri de erdeme ulaştırır…
“Allah
ve Resûlü, bir işe hükmettiği zaman, mü'min bir erkek ve mü'min bir kadın için
o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim, Allah'a ve Resûlü’ne
isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır. (Ahzab Suresi, 36)
Hani sen, Allah'ın kendisine nimet verdiği ve
senin de kendisine nimet verdiğin kişiye: "Eşini yanında tut ve Allah'tan
sakın" diyordun; insanlardan çekinerek Allah'ın açığa vuracağı şeyi kendi
nefsinde saklı tutuyordun; oysa Allah, Kendisi'nden çekinmene çok daha layıktı.
Artık Zeyd, ondan ilişkisini kesince, Biz onu seninle evlendirdik; ki
böylelikle evlatlıklarının kendilerinden ilişkilerini kestikleri (kadınları
boşadıkları) zaman, onlarla evlenme konusunda mü'minler üzerine bir güçlük
olmasın. Allah'ın emri yerine getirilmiştir. (Ahzab Suresi, 37)
Allah'ın kendisine farz kıldığı bir şey(i
yerine getirme)de peygamber üzerine hiçbir güçlük yoktur. (Bu,) Daha önce gelip
geçen (ümmet)lerde Allah'ın bir sünnetidir. Allah'ın emri, takdir edilmiş bir
kaderdir. (Ahzab Suresi, 38)
Ki onlar (o peygamberler) Allah'ın risaletini
tebliğ edenler, O'ndan içleri titreyerek-korkanlar ve Allah'ın dışında hiç
kimseden korkmayanlardır. Hesap görücü olarak Allah yeter. (Ahzab Suresi, 39)
Davranış çıkış noktalarını
sıralarsak:
1.
Allah ve
Rasulünce tanımlanmış bir davranış sitili varsa bizim tercih ve
seçeneklerimizin bir değeri kişisellikten öteye geçmez.
2.
Allah ve
Rasülüne isyan eden kendine eder. Diğer
insanlara ölçü olmaz.
3.
Sakınılacak
mevki makam sadece Zat-ı İlahidir. O’na ters düşme yeter. Toplum seni hafiften
dışlasa da doğrunun yardımcısı C. Hakk’tır.
4.
Boşandıktan
sonra insanların evvel hayatlarının bir kıymeti harbiyesi beşeri ilişkilerde
kalmaz. Ön hayatları sadece C. Hakk’la
kendileri arasındadır. Günümüzde boşanmış çiftlerin hala birbirlerine
kavga-dövüş, silah çekmelerinin ve kadın cinayetlerinin hiçbir mesnedi dayanağı
yoktur. Sadece kişisel kıskançlıktan öteye geçmez.
5.
Allah’ın
farz kıldığını yapmak ve haram saydığını yapmamak konusunda peygamberlerden
daha güzel bir rol model olamaz.
6.
Ayet 39’da
da rol model: Peygamberler vahiyleri tebliğ eder, Allah’tan layıkıyla korkar,
başkalarından da korku duymazlar. Bize düşen de bize tebliğ edileni aynen
almak, Allah’tan korkmak ve başka korkulara vehimlere kapılmamaktır…
Yani kısaca; halin, değerini
oluşturmaz İslam’da… Seni sen yapan niyetin ve amelindir…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder