ORTA DOĞU BARIŞI…
Açık oturumların birisinde; Orta Doğu’da barış sağlanmasını:
Türkiye, İran, Suudi Arabistan ve Suriye’nin masaya oturup ittifak yapmasına
bağladılar, şükürler olsun.
Bu yargı bana şunu düşünmemi sağladı: İmkanı mümkün kılmak;
mümkünü hayal etmek…
Aslında insanoğlu ömrünü bu gelgit içerisinde heba eder.
Başarılı olanlar için, imkansızı mümkün kılanlar zannedilir;
aslında başarılı insanlar imkanı mümkün kılmış olanlardır. İmkanlarınız doğrultusunda
şartları tamamlayıp mümkün olmuşsa zaten hükmü kader işlemiş demektir.
İmkansızın mümkün olduğu bir hükmü kader yoktur.
Peki insanoğlu imkanlarını mümkün kılamıyorsa ne olacak?
Olacak şey bellidir; o zaman ömrünüzü -imkanları mümkün
kılma çabası yerine-mümkünleri hayal etmekten başka bir şey yapamazsınız.
Orta Doğu Barışı da görünüşe göre “mümkünün hayalinden”
başka bir şey görünmüyor.
-Neden Mirim? Niçin böyle düşünüyorsun?
-Eşiniz gebe… Bebek bekliyorsunuz. Hazırlığınız bir bebeğe
göre. Bir bakıyorsun ki; beşiz çocuğunuz olmuş… Ne olacak şimdi? Ekstradan dört tane çocuğu kucağında bulan
ailenin durumu gibi; ülkemiz ve Orta Doğu, çoğu sorunları istemeden kucağında
buluyor da ondan. Yani kısaca imkanlarının risklerini hesap edememekten. Meşhur
darbı meseldir: “Altın dolu küpün üzerinde oturmak zordur.” Nimetiniz var ama
onu koruyacak kudretiniz yok… Nimetle kudret dengesizliği…
-Mirim senin bu tespitine; “Tespit doğru ama işe yaramıyor”
derler…
-Ne yapalım Kahya Efendi elimizden bu geliyor. Sen olayları
çözmeye açıklamaya uğraşıyorsun bense insanoğlunun genel yaklaşımına dikkat
çekiyorum.
Değerli hocam, ortadoğuda barış olurmu? olmazmı?
YanıtlaSilBahsedilen ülkeleri göz önüne alırsak mümkün görmüyorum....
Yinede sakin sakin yaşasak bölgede pek güzel olacak. 40 yıldır tabanca, tüfek gına geldi artık...
Selamlar gönderiyorum......
Orta Doğu'da tek millet olarak biz varız. Onun için durulmuyor ortalık. Diğerleri karışık ırk.
YanıtlaSil