HA ZEYBEK… HA ÇİFTETELLİ… AYMAZLIK…
İsterse de harmandalı ya da 9/8’lik kıpır kıpır roman
havaları; insan oynadığı oyunun anısını hatırasını iyi bilmeli.
Çooook zevkle dinlediğimiz Egemizin zeybek havası tarzı- belki
de edebiyat ve sanatımızda- tek denizle alakalı ilk türkülerimizden… İzmir kökenli. Anonim.
Beste değil; halkımızın yüreğinden terennümler. “Ah bir ataş ver. Cigaramı yakayım.” Bu türkü
efelik yiğitlik temasından çıkıp ağıt olmuştur. Artık bu türkü o modla
dinlenmelidir; saygı ile…
"Ah
Bir Ataş Ver Cigaramı Yakayım" türküsü için şöyle bir hikaye anlatılır:
Tarih
4 Nisan 1953, Saat 02:15; yer de Çanakkale Boğazı Nağra Burnu açıklarıdır.
Gittiği uzun ve yorucu bir seferden dönen Dumlupınar Denizaltısı, Nağra
Burnu açıklarında İsveç bandıralı Nabuland şilebi ile çarpışmıştır. Üstelik
hava da soğuk ve kapalıdır. Göz gözü görmemektedir. Dumlupınar Denizaltısı
çarpışmanın etkisiyle saniyeler içinde sulara gömülmüştür.
Gemide
ise 81 kişilik mürettebattan 59 mürettebat hayatını kaybetmiş ve geriye
yalnızca 22 kişi sağ kalabilmiştir. Fakat bu 22 kişi geminin torpido bölümünde
mahsur kalmıştır. Burada kimse ile iletişim kuramayan mürettebat kurtarılmak
için nasıl bir yol bulacaklarını düşünmektedir. Sonra akıllarına bir fikir
gelir ve telefon şamandırasını su yüzeyine fırlatırlar. Bu sayede gemi ile
irtibat da sağlanmış olur. Gemidekiler bu sağ kalan 22 kişiyi kurtarmak için
adeta seferber olurlar. Fakat 22 kişiyi uyarmaktan da geri durmazlar. Uyarıları
şöyledir: "Oksijeni idareli kullanmak istiyorsanız şarkı-türkü söylemeyin
ve sigara kullanmayın!"
Aradan
saatler geçmiştir ve kurtarma çalışmaları halen devam etmektedir. Mahsur kalan
22 kişinin ise umutları da tükenmektedir. Tam bu anda bir anons gelir:
"Türkü söyleyebilirsiniz ve sigara içebilirsiniz." O 22 kişi hep bir
ağızdan bu türküyü söyler… “Ah bir ataş ver. Cigaramı yakayım.”
-Mirim
sadece o mu? Tokat Yöremizin o meşhur türküsü “Hey on beşli on beşli Tokat
Yolları taşlı On beşliler gidiyor kızların gözü yaşlı.” Bu türkü ile
oynayanları gördüm. “Başın öne eğilmesin”le; sarmaş dolaş koklaşa öpüşe dans
edenleri gördüm.
Hele
hele tekke musikimizin en güzel örneklerinden olan“Saba Mevlevi Peşrevi” ile “Mevlana”
oynadık abi demeleri yok mu? Üstelik bir de “oynattık demiyorlar”? Kahrediyor
beni…
-Kahya
Efendi örnekler bitmez; işin özü şu: İnsan nerede ne ile gülünüp eğlenilip oynanacağını
iyi bilmeli. Ne zaman ne kadar ağlanacağını da… Hayatı ne tî’ye almak ne de
hayatı kendine zehir etmek doğru değil. Şu aymazlığımızdan kurtulmak lazım…
Hayırlı
Cumalar Efendiiiiiim…
Değerli hocam, ne hayatı ti'ye alıyoruz nede aymaz davranıyoruz...
YanıtlaSilRabbimden, elimizden geldiği kadar hem dünyaya hemde ahiretimize katkıda bulunacak kadar imanlı, inançlı kul olmamızı nasip eylesin inşaallah.
Selamlar gönderiyorum......
Abim hürmetler
YanıtlaSil