6 Eylül 2018 Perşembe

TEŞBİH.



TEŞBİH…
Eskilerin tabiriyle, Teşbih; benzetme, dil terimi olarak Betim/betimleme…
Biz insanoğlu  kendimizle ilgili, hayvanlar alemine bir sürü benzetmelerde bulunuruz. Kah teşvik için kah takdir ve/veya tenkit için…
Genel de babalar oğullarını “aslan” benzetmesi ile severler; bazen de “koçum benim…”
Ayrıca  hayvanlar alemi ile ölçümlememiz yeni de değildir.
Batıda Ezop hikayeleri Doğuda Hint kökenli Kelile ve Dimne hatta Hz. Mevlana Mesnevi’sinde dahi bulabiliriz.
Yiğitliğin , başarının, düzenli tertemiz olmanın sembolü aslanla ifade edilir…
Nedense sadakat köpeklerle ölçülürken kedilere nankörlük kalmış gibi görünüyor.
Tehlikenin sembolü yılan, ya Hacı  Leylek’e ne demeli?
-Mirim ne diyeceğiz; yılan yedin çıyan yedin şimdi Hacı Leylek mi oldun, diyorlar,
-Kahya Efendi ön hayatında hoyratça yaşayıp da sonradan hidayeti yakalayanlara yakıştırırlar bu değerlendirmeyi... Halbuki ne günah edersen et, nasuh tevbe kapısının daima her an açık olduğunu ve C. Hakkın settarul uyup/ayıpları örten ayrıca da gafurur rahim/günahları affeden  olduğunu bile bile…
Densizce davrananlara “ayı” yakıştırması meşhurdur.  Hani ayının ayağına diken batmış. Bir türlü çıkaramaz ıstırap büyük. Oradan bir avcı geçer ve ayıya yardım eder… Ayı minnet altında kalmamak için avcı ile dost olur ve yağlar ballar türlü yiyecekler adamı ihya eder.  Tabi bunca yemeğin üzerine rehavet çöker ve uyur bizim avcı. Etrafta bal olur da sinek olmaz mı?  Ayı, avcı dostu rahat uyusun diye sinekleri kış kışlar. Bir kovalar iki kovalar; sinekler arsız… Ayı eline irice bir taş alır ve beklemeye başlar sinek tam avcının alnına konunca ayı taşı indirir ve avcının alnındaki sineği öldürür…
-Mirim samimiyet tamam da demek ki; salt samimiyet yetmiyor… Yardım usulünün de doğru olması gerekiyor. Bak ayı sineği öldürürken adamı da öldürdü. Densizliğin bu kadarı da fazla.
-Ayı işte ne bekliyorsun ki… Bir insana kötülük yapıp da “ah vah tüh yazık oldu” ayaklarına yatanları timsaha benzetmeleri “bak yine timsah gözyaşı döküyor “demeleri de çok şık oluyor. Zira timsah avını lüplettikten sonra hazma geçince gözyaşı dökermiş.Hele bir de avına güler eda ile pis pis sırıtması ile “sırtlan’a”söylenecek bir söz bulmak kolay değil.
Kurnazlığın sembolü tilki; kendi işini kendi gören kurdun da hakkını teslim edelim.
-Mirim nereden çıktı bu hayvanlar alemi yakıştırmaları?
-Sorma… Geçenlerde sahilde çoluk çocuk bir hayli çok. Herkes çocukluğunda eremediklerini kendi çocuğunda görmek istermiş ya… Adamın biri hevesli ve hırslı… Dört yaş kadar- didi bacaklı alaburus traşlı-oğlunu  deniz ortasında platforma çıkarmış kollarında yüzme kollukları.  Oğlunu cesaretlendirip denize atlama ve yüzme gayretine teşvik ediyor. Fiziksel veriler tamam… Tamam da çocuğun biraz ikna edilmesi gerek; çocuğu bir şeyle ikna edeceksin. O da “Bak Oğlum sen bir kurbağasın.  Haydi artık korkma suya atla ve yüz.” demez mi… Hepimizi bir gülme aldı…
-Mirim teşbih doğru da keşke her teşbih yerini bulsa maalesef bulmuyor… Son gün bile olsa HERKESİN MUBAREK  KURBAN BAYRAMI GÜNLERİNİN C.Hakka yakınlaşmaya vesile olmasını dilerim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder