TEŞBİH…
Eskilerin tabiriyle, Teşbih;
benzetme, dil terimi olarak Betim/betimleme…
Biz insanoğlu kendimizle ilgili, hayvanlar alemine bir sürü
benzetmelerde bulunuruz. Kah teşvik için kah takdir ve/veya tenkit için…
Genel de babalar oğullarını “aslan”
benzetmesi ile severler; bazen de “koçum benim…”
Ayrıca hayvanlar alemi ile ölçümlememiz yeni de
değildir.
Batıda Ezop hikayeleri Doğuda
Hint kökenli Kelile ve Dimne hatta Hz. Mevlana Mesnevi’sinde dahi bulabiliriz.
Yiğitliğin , başarının, düzenli
tertemiz olmanın sembolü aslanla ifade edilir…
Nedense sadakat köpeklerle ölçülürken kedilere nankörlük kalmış gibi görünüyor.
Nedense sadakat köpeklerle ölçülürken kedilere nankörlük kalmış gibi görünüyor.
Tehlikenin sembolü yılan, ya
Hacı Leylek’e ne demeli?
-Mirim ne diyeceğiz; yılan yedin
çıyan yedin şimdi Hacı Leylek mi oldun, diyorlar,
-Kahya Efendi ön hayatında
hoyratça yaşayıp da sonradan hidayeti yakalayanlara yakıştırırlar bu
değerlendirmeyi... Halbuki ne günah edersen et, nasuh tevbe kapısının daima her
an açık olduğunu ve C. Hakkın settarul uyup/ayıpları örten ayrıca da gafurur rahim/günahları
affeden olduğunu bile bile…
Densizce davrananlara “ayı”
yakıştırması meşhurdur. Hani ayının
ayağına diken batmış. Bir türlü çıkaramaz ıstırap büyük. Oradan bir avcı geçer
ve ayıya yardım eder… Ayı minnet altında kalmamak için avcı ile dost olur ve
yağlar ballar türlü yiyecekler adamı ihya eder.
Tabi bunca yemeğin üzerine rehavet çöker ve uyur bizim avcı. Etrafta bal
olur da sinek olmaz mı? Ayı, avcı dostu
rahat uyusun diye sinekleri kış kışlar. Bir kovalar iki kovalar; sinekler
arsız… Ayı eline irice bir taş alır ve beklemeye başlar sinek tam avcının
alnına konunca ayı taşı indirir ve avcının alnındaki sineği öldürür…
-Mirim samimiyet tamam da demek
ki; salt samimiyet yetmiyor… Yardım usulünün de doğru olması gerekiyor. Bak ayı
sineği öldürürken adamı da öldürdü. Densizliğin bu kadarı da fazla.
-Ayı işte ne bekliyorsun ki… Bir
insana kötülük yapıp da “ah vah tüh yazık oldu” ayaklarına yatanları timsaha
benzetmeleri “bak yine timsah gözyaşı döküyor “demeleri de çok şık oluyor. Zira
timsah avını lüplettikten sonra hazma geçince gözyaşı dökermiş.Hele bir de
avına güler eda ile pis pis sırıtması ile “sırtlan’a”söylenecek bir söz bulmak
kolay değil.
Kurnazlığın sembolü tilki; kendi
işini kendi gören kurdun da hakkını teslim edelim.
-Mirim nereden çıktı bu hayvanlar
alemi yakıştırmaları?
-Sorma… Geçenlerde sahilde çoluk
çocuk bir hayli çok. Herkes çocukluğunda eremediklerini kendi çocuğunda görmek
istermiş ya… Adamın biri hevesli ve hırslı… Dört yaş kadar- didi bacaklı
alaburus traşlı-oğlunu deniz ortasında
platforma çıkarmış kollarında yüzme kollukları.
Oğlunu cesaretlendirip denize atlama ve yüzme gayretine teşvik ediyor.
Fiziksel veriler tamam… Tamam da çocuğun biraz ikna edilmesi gerek; çocuğu bir
şeyle ikna edeceksin. O da “Bak Oğlum sen bir kurbağasın. Haydi artık korkma suya atla ve yüz.” demez
mi… Hepimizi bir gülme aldı…
-Mirim teşbih doğru da keşke her
teşbih yerini bulsa maalesef bulmuyor… Son gün bile olsa HERKESİN MUBAREK KURBAN BAYRAMI GÜNLERİNİN C.Hakka
yakınlaşmaya vesile olmasını dilerim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder