GÖNÜL… AH ŞU GÖNÜL…
Arifandan biri ölüm döşeğinde…
Oğluna : “Oğlum sakın ha sakın düşmanı dışarıda arama. Kendinde ara. İçinde ara”
der. Oğul:
“Baba, tamam da içimde gönülden
başka bir şey yok ki… Orada da tüm kainata sığmayan C. Hak; bir mü’minin
gönlüne sığdım , dediğine göre… Gönül nasıl düşman olur?..”
Oğul: “Gönlüne masivayı
doldurursan; doldurduğun miktarda Allah sevgisi çıkar gider. İşte o zaman
gönlün senin düşmanın olur çıkar…
Mirim: Gönül bu; kah gücenir, kah
kırılır, kah coşar, kah durulur… Kah akar, kah bulanır, kah razı olur…
-Kahya Efendi bu konunun ucu
bucağı bulunmaz. Haydi sözleri Karacaoğlan’ın bestesi Sadettin Kaynak’ın Hicaz
eserine bir göz atalım. Bakarsın sözleri ders verirken müziği de keyif verir…
Deli
gönül gezer gezer gelirsin
Arı gibi her çiçekten alırsın
Nerde güzel görsen orda kalırsın
Ben senin derdini çekemem gönül
Arı gibi her çiçekten alırsın
Nerde güzel görsen orda kalırsın
Ben senin derdini çekemem gönül
Çıkıp yücelere bakmak istersin
Coşkun sular gibi akmak istersin
Her güzelle yatıp kalkmak istersin
Ben senin derdini çekemem gönül
Karacaoğlan der okuyam yazam
Keleş değilim ki kervanlar bozam
Geyinsem kuşansam bir hoşça gezsem
Ben senin derdini çekemem gönül
-Mirim şiiri sansürledin mi?
-Kahya Efendi yanlış anlaşılmaktansa
sansürleme vebalini tercih ettim…