31 Ocak 2019 Perşembe

GÖNÜL… AH ŞU GÖNÜL…



GÖNÜL… AH ŞU GÖNÜL…
Arifandan biri ölüm döşeğinde… Oğluna : “Oğlum sakın ha sakın düşmanı dışarıda arama. Kendinde ara. İçinde ara” der. Oğul:
“Baba, tamam da içimde gönülden başka bir şey yok ki… Orada da tüm kainata sığmayan C. Hak; bir mü’minin gönlüne sığdım , dediğine göre… Gönül nasıl düşman olur?..”
Oğul: “Gönlüne masivayı doldurursan; doldurduğun miktarda Allah sevgisi çıkar gider. İşte o zaman gönlün senin düşmanın olur çıkar…
Mirim: Gönül bu; kah gücenir, kah kırılır, kah coşar, kah durulur… Kah akar, kah bulanır, kah razı olur…
-Kahya Efendi bu konunun ucu bucağı bulunmaz. Haydi sözleri Karacaoğlan’ın bestesi Sadettin Kaynak’ın Hicaz eserine bir göz atalım. Bakarsın sözleri ders verirken müziği de keyif verir…
Deli gönül gezer gezer gelirsin
Arı gibi her çiçekten alırsın
Nerde güzel görsen orda kalırsın
Ben senin derdini çekemem gönül

Çıkıp yücelere bakmak istersin
Coşkun sular gibi akmak istersin
Her güzelle yatıp kalkmak istersin
Ben senin derdini çekemem gönül

Karacaoğlan der okuyam yazam
Keleş değilim ki kervanlar bozam
Geyinsem kuşansam bir hoşça gezsem
Ben senin derdini çekemem gönül
-Mirim şiiri sansürledin mi?
-Kahya Efendi yanlış anlaşılmaktansa sansürleme vebalini tercih ettim…

22 Ocak 2019 Salı

toprak su


TOPRAK…SU… TEDBİR…,
Tabiatın, kendisini yineleme özelliği vardır; şaşmaz kurallar haline bile gelebilir. Karadeniz yıllardır facialara gebedir; kanıtı bu sene bir hayli oldu maalesef…
İnsanoğlu, tabiatla iç içe olduğuna göre; onun ip uçlarını, iyi takip etmesi gerekmekte. Bu nedenle de  başarılı bir devleti tanımlamada tek ölçü haline gelmiştir: “Toprağını ve suyunu kontrol edemeyenler devlet olamaz.”
Günümüz modern devlet anlayışında; erkan ve devlet kuramcıları, devleti üreten değil, yöneten bir sistem olarak kurguladılar…
İstediğimiz yönetim biçiminin dışına çıkanları, asi kabul ettik. Terörist dedik anarşist dedik. Eli silaha gidenlere sözümüz asla olamaz.  Ancak çarşı pazar market terörünün altında yatanları iyi irdelemek gerekir. Karaborsa ihtikar gibi maniplasyon enstrümanlarını kullanan nefsine yenilmişlerin yanı  sıra üretimde şevkini yitirmiş ve doğal afetlerle boğuşan üretici vatandaşlarımıza biraz kulak vermek gerektiği kanaatindeyim.   
Ülkemizin sebze zerzevat üretim yerlerine sel basması günümüz teknolojisinde kabul edilebilir bir afet olamaz. O bölgeleri bir havza olarak düşünüp toprağını ıslah edemiyorsan dere drenaj açıp o bölgeleri sel felaketine maruz kalmaktan kurtaramıyorsan toprağını ve suyunu yönetemiyorsun demektir.
Trakya Meriç havzası her sene sel felaketine uğraması adeta kaderi haline gelmiş. Güney sahillerimiz, Antalya sebze üretim havzalarımız adeta sel felaketinin aboneleri haline gelmiş.
Lafı uzatmaya gerek yok; toprağını ve suyunu kontrol edemiyorsan başarılı bir devlet değilsin.
-Mirim devletler kusur işlemezler biliyorsun devlet suç da işlemez onun için yönetim zararı zayiatı der geçerler.
-Tamam Kahya Efendi de devletin kusurunu vatandaş millet taşır da ondan. Çarşı pazar market yangınını kim çekiyor? Doğalgaz, elektrik, su, kimi acıtıyor? Tabi milleti… Bu konularda devletin kasasının milletin kesesi kadar zarar çektiğini sanmıyorum…
Çözümün; tedbirlerin yeterince irdelenip gereği kadar alınmasından geçeceğine inanıyorum.  Tüm eş dost ahbabı yarana sağlık afiyetler dilerim.
Bu vatan bu toprak bizim; yeter ki, gönlümüzdeki inşirahı, coşkuyu kaybetmeyelim.